
Kartal escort geceleri, İstanbul’un kalabalığından uzak ama bir o kadar ağır bir sessizlik taşırdı. Sokak lambalarının solgun ışığı kaldırımlara vurur, tren kondomsuz yolundan geçen vagonların metal sesi, rüzgârla karışarak sokaklara yayılırdı. Yirmi dört yaşındaki Leyla, bu gecelerin içinde kaybolmuş bir hayat gibiydi. Genç yaşına rağmen, yüzündeki çizgiler sanki yılların yorgunluğunu taşıyordu.
Leyla uzun zamandır Kartal escort yaşıyordu ama burada hiçbir zaman kendini “yaşayan” gibi hissetmemişti. Hayatı onu istemediği bir yola sürüklemiş, geçim sıkıntısı, borçlar, yalnızlık derken sonunda geceleri çalışmak zorunda kalan bir hayat kadını olmuştu. Bu bir tercih değildi; hayatın acımasızca önüne koyduğu bir zorunluluktu. Ne var ki herkes bunu böyle görmüyordu. İnsanların bakışlarının kucaktan inmeyen ardındaki yargıyı her gece hissediyor, buna rağmen yürümeye devam ediyordu.
Bir akşam, Kartal vip escort sahilinde rüzgâr sert eserken, Leyla gri montunu sıkıca kapatıp adımlarını hızlandırdı. İşini bitirip eve dönmeye çalışıyordu. Yorgundu, uykusuzdu, düşünmekten bile yorulmuştu. “Bir gün yine ben olacağım,” diye fısıldadı içinden. Bu cümle, karanlıkta tutunduğu tek şeydi.
Sahil yolunun ilerisinde bir kafe vardı. Geçerken her zaman içeriyi izlerdi; kahvelerini yudumlayan insanlar, kitap okuyan gençler… Sanki o dünyaya hiç ait olamamıştı. O gece kafeden bir gürültü duydu. Merakla başını çevirdiğinde, yerde düşmüş bir genç adam gördü. Yanında eli yüzü kanayan bir bisiklet vardı; muhtemelen düşmüştü.








